Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

İbrahim Güneş

Annelik yük mü?

Annelik yük mü?

10 Mayıs 2025 Cumartesi

Gençken anne-babamızdan zaman zaman duyduğumuz bir söz vardı.

"Anne-Baba olunca anlarsın" diye...

Gerçekten de öyle oldu.

Anne-Baba olduktan sonra insan hem kendisini yetiştirenlerin neler çektiğini daha iyi anlıyor. Hem de o dönem aslında yaptıkları eleştirilerin, kısıtlamaların çoğunun bizim iyiliğimiz için olduğunu fark ediyor...

Babam "Oğlum burası İstanbul, şu sokağı döndükten sonra seni ben nasıl bulayım başına bir şey gelse" diye söylerdi.

Gece hava kararmadan eve girmek kesin kuraldı...

Tabii o zamanlar cep telefonu yok. Öyle her aradığında görüntülü çocuğa ulaşma imkanı da şimdi şartlar başka...

Şartlar demişken teknolojik kolaylıklar, artan imkanlar beraberinde nimetler kadar külfetleri de getiriyor...

Areda Survey'in Anneler Günü anketinin sonuçlarına bakarken kendi annemin çektiklerine, hangi zorluklara göğüs gerdiğine gitti aklım.

Zira, araştırmaya göre her 10 kişiden neredeyse 9'u Türkiye'de anne olmanın zor olduğunu düşünüyor...

Elbette herkesin hayatının kendi zorlukları var.

Ama şimdi ortaya tabloyu koyayım kararı siz verin.

80-90'lı yıllar: Evde su yok, suyu sokaktaki çeşmeden taşıyorsunuz. Çamaşırlar elde yıkanıyor. Kurutma makinası diye bir şey yok.

Bebek bezi icat edilmemiş. Doğalgaz yok. Kömür sobasıyla ısınıyorsunuz. Yemekler küçük piknik tüpünde pişiyor. Öyle açınca sıcak su akması diye bir lüks de yok. Banyo için kazanda su ısıtıyorsunuz. Listeyi uzatmak mümkün, bu şartlarda beş çocuk büyütüyorsunuz. Üstüne bir de evde çalışıp, bugünün çeyiz seti diyebileceğimiz yatak örtüsü dikiyorsunuz. Yani ev ekonomisine de katkınız var... Kendi annem için söylemiyorum. Bizim zamanımızda çoğu evde standartlar bunlardı. Tek eğlencemizde önce siyah beyaz, sonra renkli televizyon ve radyo, kaset çalardı... Tabii bir de komşu ziyaretleri misafirlikler...

Bu yüzden şimdilerde gençlerin bu kadar çabuk yılması, yorulması, pes etmesi, evlilikten, annelikten babalıktan kaçması beni hem şaşırtıyor hem de düşündürüyor.

Zira Türkiye'nin en kritik meselelerinden birisi olan doğum oranları düşüyor. Yani ülke nüfusu yerinde sayıyor hatta bu gidişle gerileyecek gibi görünüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da hafta içindeki bir programında bu konuya dikkati çekti.

"Dijital mecraların etkisiyle toplumda günden güne yayılan yanlış algı ve alışkanlıklarla mücadele içindeyiz. İster töre ister gelenek ister güncel akım bahanesiyle olsun evliliğin zorlaştırılmasını asla doğru bulmuyoruz." İfadesini kullandı... Hükümetin teşviklerini anlatan Erdoğan, Hem gençlerden hem de anne babalardan evliliğin kolaylaştırılması için destek vermesini istedi...

Neyse sözü daha fazla uzatmayayım...

Annemin, eşimin, kayınvalidemin ve bize yaşam veren tüm güzel kadınların "Anneler Günü"nü tebrik ederim.

İyi ki varsınız!

BAHÇELİ GERÇEĞİ

MHP Lideri Bahçeli'nin Sırrı Süreyya Önder'in fotoğrafını okşadığı taziye ziyaretini hep birlikte izledik. Açık söylemem gerekirse ilk anda ben de kendi duygularıma yenildim.

Ancak daha sonra sağduyu ile konuyu ele almaya çalıştım.

Kendi vicdan ve akıl terazimde tartıya koydum.

Bahçeli'nin o pozu kadar konuşulması, üstünde düşünülmesi gereken bir başka gerçek daha var. O da DEM Partililerin de Bahçeli'ye karşı gösterdiği azami özen, saygı hatta bazı DEM'lilerin açıklamalarına da yansıyan samimiyet...

Bin yıldır birlikte yaşadığımız bu topraklarda Siyonizm'in, emperyalizmin tuzaklarına düşmeden bin yıl daha yaşamak istiyorsak.

Belki de kalbimizdeki aklımızdaki savaş baltalarını bir kenara bırakmanın zamanı geldi diye düşünmemiz gerekiyor.

Zira biz milletçe kardeşliğimizi inşa edebilirsek, kırılan kopan gönül köprülerini yeniden kurabilirsek gerçekten çok büyük işler başarmış olacağız. Elbette tüm bunları yaparken yaşadığımız acıları unutmayacak, bu ülke için büyük bedeller ödeyen kardeşlerimizin kalbimizdeki, gönlümüzdeki müstesna yerini koruyacağız.

Terör Örgütü PKK'nın "Fesih Kongresi"ni topladığını duyurmasının ardından MHP Lideri Bahçeli'nin, DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Ahmet Türk'ü telefonla arayıp; sağlığını sorması, katkıları için tebrik etmesi...

Türk'ün, "En büyük rol Devlet Bahçeli'nindir. Bu kapının aralamasında Türkiye'ye bir çağrı yapması önemli bir riskti. Ama bu riski Türkiye'nin geleceğini düşündüğü için aldı. Bugün görüyoruz ki aldığı risk onurlu bir barışın ortaya çıkmasına çok önemli bir katkı sundu" diye açıklama yapmasını yabana atmamak gerekir. Zira bizim olduğu kadar karşı cephenin de içine sindiremedikleri, kabullenmekte zorlandıkları pek çok mesele var.

Yani özetlemem gerekirse kendi adıma Bahçeli'nin ülke sevdasını sorgulayacak kadar pervasızlaşmak en azından bana düşmez diye düşünüyorum. Siz de kendi akıl ve vicdan muhasebenizi kendiniz yapacaksınız elbette. Şunun altını net olarak çizebiliriz.

Terör örgütü PKK'nın artık zaten Türkiye'de eskiden olduğu gibi 300-400 kişiyle saldırı yapma ihtimali kalmadı... Bu yüzden 24'e konuk olan Dışişleri Bakanı Fidan'ın silahları bırakmak yetmez, illegalite de sona ermeli açıklaması önemliydi. Meseleyi temkinli bir iyimserlikle takip etmeye devam edeceğiz. Görünen o ki terör örgütü PKK'da içinde bu konuda çok bölünmüş vaziyette ama bu saatten sonra ipe un serseler dahi artık zemin kaybedecekler ve her şartta marjinalleşecekler. Ayrıca terör belası artık sadece bizim değil Irak ve Suriye'nin de meselesi bu yüzden Türkiye'nin eli hem sahada hem de masada geçmişe göre çok daha güçlü... Kim ne derse desin...

NE OLACAK BU CHP'NİN HALİ?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane medyasının söylemlerine çok ama çok sinirlenmiş. Açtı ağzını yumdu gözünü...

Aslında haksız da değil.

CHP'li Gazeteci Yılmaz Özdil'in, Özel'den "Armut" diye söz etmesi, "Geri vites yaptı" demesi, Yine CHP'li Gazeteci Nevşin Mengü'nün

"Düdü memet" gibi betimlemesiyle nereye çeksen oraya gidiyor mesajı vermesi belli ki Özel'in kimyasını bozmuş...

Açtı ağzını yumdu gözünü. Özellikle Yılmaz Özdil'i adını anmadan yerden yere vurdu. Gerçi Özdil de geri adım atmadı.

Hatta X hesabından manidar da bir mesaj paylaştı.

Özdil'in "benim onu niye bu kadar çok sevdiğimin -toplumun bilmediği ama illa ki öğreneceği- sebepler var, aşkımız sebepsiz değil yani." Mesajı nereye çeksen oraya gider... Bakalım nereye gidecek? Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Özel'e kurtuluş yolunu gösterdi aslında...

Erdoğan, "CHP'nin, iradesine vurulan vesayet prangalarını kırması gerekiyor. Sayın Genel Başkan'ın artık suç örgütünün boyunduruğundan kurtulup kendisini toparlaması, ülkenin gerçek gündemine dönmesi gerekiyor. Buradan herkesi, özellikle de muhalefet aktörlerini aklıselime, sükûnete, sorumlu dille siyaset yapmaya davet ediyorum." İfadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'ye bir kez daha zeytin dalı uzattı aslında... "Türkiye'nin kutuplaşmaya değil, kucaklaşmaya ihtiyacı var. Türkiye'nin iç cephesini güçlendirmeye ihtiyacı var. Bölgemizde ve dünyada tansiyon bu kadar yükselmişken yangına körükle gitme yanlışından bir an önce dönülmesini temenni ediyoruz." Sözlerini umarız muhalefet yabana atmaz.

Zira bu gidişle CHP ile DEM'in marjinallik konusunda rolleri değişmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. DEM merkeze gelip Türkiye partisi olmaya çalışırken, CHP merkezden uzaklaşıp, marjinalleşecek gibi görünüyor.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.