Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu tarihe not düşecek bir zirveye sahne oldu. Gazze'de devam eden yıkımın gölgesinde toplanan liderler, örgütün çaresizliğini bir kez daha ortaya koydu.
Genel Kurul'a başkanlık eden isim tanıdık. Almanya'da Yeşiller Partisi'nin liderliğini yapan, üçlü koalisyon döneminde dışişleri bakanı olan Annalena Baerbock. Ukrayna savaşında sert çıkışlarıyla hatırladığımız Baerbock, şimdi bir yıllığına dünyanın sembolik kürsüsünde.
Genel Sekreter Guterres sahnede. Söyledikleri çaresizliği yansıtıyor.
Liderler kürsüye çıkıyor, sorunları sıralıyor. Çözüm yok.
Güvenlik Konseyi beş daimi üyenin vetosuna sıkışmış durumda.
Oybirliğiyle karar almak neredeyse imkânsız.
Gazze'de çocuklar açıktan ölüyor. Ama BM'nin gücü yetmiyor.
7 Ekim 2023 sonrası yaşanan travma yalnızca Filistinlilerin değil, Müslüman toplumların ortak hafızasında büyük bir yara açtı. Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre 65 bin ölü, 166 bin yaralı var. Bu tabloya rağmen BM işlevsiz.
Avrupa'dan gelen Filistin'in tanınması dikkat çekti. Fransa, Kanada, Avustralya, Belçika, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Andorra, San Marino ve İngiltere. Hepsi Filistin'i tanıdıklarını açıkladı. İngiltere Başbakanı Starmer, "Bugün barış ve iki devletli çözüm umudunu yeşertmek için Filistin Devleti'ni resmen tanıyoruz" dedi. Avrupa'nın Washington çizgisinden kopma ihtimali mi? Yoksa çaresizlik içinde sembolik bir jest mi? Filistin için ümit veren bir çaresizlikle karşı karşıyayız belki.
BM kürsüsünde en net çıkış Erdoğan'dan geldi. "Dünya beşten büyüktür" sözünü diri tutarcasına. Bu söylem artık sadece Ankara'nın değil, birçok başkentin ortak kaygısı. Güvenlik Konseyi'nin işleyişi küresel barışa dair umutları rehin alıyor. Gazze'deki katliamın karşısında BM'nin sessizliği, Erdoğan'ın sözlerini daha da anlamlı hale getiriyor. Avrupa'da başlayan Filistin'i tanıma sürecinde Erdoğan'ın etkisi görmezden gelinemez.
Önceki yıllarda Genel Kurul'da kalkınma, açlık, yoksulluk gibi klasik başlıklar öne çıkardı. Şimdi dijital eşitsizlik, iklim adaleti, insan hakları konuşuluyor. Ama Gazze gerçeği bütün başlıkların üzerini örtüyor. Trump'ın yeniden iktidara gelişiyle BM'ye yönelik eleştiriler sertleşti. ABD'nin bütçe katkısı kesildi. Trump, BM'yi "boş mektuplar yazan" bir örgüt olmakla suçladı.
Zirvede kulislerdeki görüşmeler de dikkat çekiciydi. Trump, İsrail'in Suriye'yi etkisiz hale getirme planının açık destekçisi. Suriye'nin İsrail karşısında zayıflatılıp İbrahim Anlaşmalarına dâhil edileceğini görmek zorundayız. Bir anlamda Suriye'nin Camp David'i için Ahmed eş Şara'ya New York'ta baskı yapılacağını görüyorum buradan.
Gerçek şu: BM'nin alternatifi yok. Ama reform geciktikçe meşruiyet krizi derinleşiyor. İnsanlığın ortak vicdanı olması gereken yapı, işlevsiz bir sahneye dönüşüyor. Güven kaybı büyüyor. Erdoğan'ın dile getirdiği "insanlık ittifakı" çağrısı, belki de örgüt için son çıkış. Aksi takdirde en güçlü ülkeler bile gelecek nesillerini savaşlardan koruyamayacak.
Dünyanın önündeki sorunlar ulusal sınırları çoktan aşmış durumda. İklim değişikliği, kitlesel göçler, salgın hastalıklar, yapay zekâ krizleri... Hiçbiri tek başına çözülebilecek meseleler değil. Küresel dayanışma olmadan çözüm yok.
Gazze sonrası İsrail'in imajı yerlerde. Parlatılan "Orta Doğu demokrasisi"nin geldiği nokta, insanlığın hafızasına kazındı. İsrail için büyük bir hezimet. Ama soralım: Bu hezimet Filistin için zafer mi olacak? Avrupa'nın tanıma kararları yeni bir düzenin kapısını mı aralıyor, yoksa çaresizliğin ilanı mı?
İbrahim Anlaşmalarının perde arkasında bugünkü tabloya dair ipuçları var mı, bilmiyoruz. Geçtiğimiz hafta sorularla ilerlemiştik bu köşede. Trump ve Tony Blair'in Gazze'nin geleceğine bu kadar kafa yormasının sebebini ısrarla soracağız.
Sonuç basit ama ürkütücü: BM zirvesi geçen yüzyılda kurulan düzenin hâlâ yürürlükte olduğunu ama artık işlemediğini gösteriyor. Reform ertelenirse çöküş sadece BM'nin değil, insanlığın ortak geleceğinin de çöküşü olacak.