Zaman zaman teorilere dönerim. Oradan da günceli aşmak için tarihe giderim ve sistem analizi yapmaya çalışırım. Kriz anaforunda bazı hatırlatmaları da ne kadar yapsak az. Hafta sonu İzmir'de bu konuda ezber bozan bir konferans veren Mete Gündoğan hocama selam selam göndererek ifade edelim ki; borç denizindeki bir dünyada artık suyun bittiğini de açık açık söylemek gerekiyor.
Küresel ekonominin labirentinde, rakamların ve finansal jargonun ardında bir imparatorluk hikâyesi saklı aslında. Dolar, sadece bir para birimi değil; modern çağın hegemonya aracı. Ama bu düzen, borç temelleri üzerine inşa edilmiş kaotik bir yapı. Çatırdıyor, sallanıyor ve belki de çökmeye mahkûm. Bu, sürdürülemez bir sistemin hikâyesi; bir imparatorluğun sonunu dile getiren bir gerçeklik.
DOLARIN TAHTI: HARAÇ VE HEGEMONYA
Dolar, küresel ekonominin efendisi. II. Dünya Savaşı sonrası taçlandırılan bu para birimi, 1971'de altın zincirlerinden kurtulduğunda adeta bir süper güce dönüştü. ABD, dünyaya Hazine bonolarıyla, yani borçla ödeme yapıyor; dünya ise bu borcu finanse etmek için dolar biriktiriyor. Bu, modern bir haraç sistemi: ABD zenginleşirken, diğer ülkeler bu düzenin yükünü taşıyor.
Böylesi bir düzen, bir "stratejik imparatorluk" ortaya çıkardı. Doların rezerv para statüsü, milletleri ekonomik zincirlerle bağladı. IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar, borç verdikleri ülkelere kemer sıkma politikaları ve özelleştirme dayattı. Latin Amerika, Afrika, Asya... (herkes!) borçlarını ödeyebilmek için tarımını, madenlerini, emeğini talan ediyor. Zenginlik Batı'ya akıyor, eşitsizlik büyüyor. Bu, neosömürgeciliğin finansal maskesi: Soğuk, hesapçı ve acımasız. Manzara şimdiye kadar böyleydi...
ÇÖKMEYE MAHKÛM BİR DÜZEN
Bu düzen ne kadar dayanabilir? Cevap basit: Dayanamaz. ABD'nin devasa bütçe açıkları, dış borçları ve finans sektörünün gerçek ekonomiden kopuşu, doların güvenilirliğini kemiriyor. Üstelik, dünya sahnesinde yeni oyuncular sahne alıyor. Size erken gelebilir ama, BRICS ülkeleri doların tahtına meydan okuyor. Alternatif ödeme sistemleri, enerji ticaretinde yeni para birimleri... Bunlar, ekonomik bir isyandan fazlası; jeopolitik bir başkaldırı.
Ama bu çöküş, kaosu daha da derinleştiriyor. Doların tahttan inişi, küresel ticarette fırtınalar oluşturacak, bu belli. Öte yandan, bu düzenin devamı da mümkün değil. Dünyanın borç yükü, insanları, toplumları yoksulluğa iterken, ABD'nin kendi içindeki çatlaklar da derinleşiyor: Gelir eşitsizliği, çöken altyapı, finansal balonlar. Ironik bir gerçek: Dolar, ABD'yi küresel efendi yaparken, kendi halkını borç bataklığına sürüklüyor.
BİR ÇIKIŞ YOLU MU, YOKSA FIRTINA MI?
Bu düzen, tarihsel bir gölge taşıyor. Roma'nın haraç sistemini andıran bu yapı, borç ve bağımlılıkla ulusları esir alıyor. ABD'nin askeri gücü, bu düzeni ayakta tutan bir sopa: Ekonomik yaptırımlar, hatta gerektiğinde askeri müdahaleler, doların egemenliğini koruyor. Bu, bir imparatorluktan öte; finansal bir oligarşi.
Peki, çıkış nerede? Borçların silinmesi, finansal kurumların adil bir şekilde yeniden yapılandırılması, yerel para birimleriyle ticaretin güçlendirilmesi bir umut ışığı olabilir. BRICS örneğinde olduğu gibi arayışlar çoğalıyor. Ama bu yol, dikenlerle dolu. Doların hegemonyasının çöküşü hem yeni bir başlangıç vadediyor hem de kaos riski taşıyor.
Zaman zaman teorilere dönerim, demiştim. Ama bu bir teori değil; yaşadığımız dünyanın gerçeği. Doların ve borcun gölgesinde yükselen bu imparatorluk, kendi ağırlığı altında eziliyor. Bize düşen, sadece bu çöküşü izlemek değil; daha adil bir düzen için hayal kurmak.