İki kutuplu ve tek kutuplu dünyadan sonra şimdi de çok kutuplu dünyaya doğru köklü bir dönüşüm yaşanıyor. Yeni yayınlanan Münih Güvenlik Konferansı Raporu( MSC), bu gözlemlerde bulunuyor. A. Dugin de sık sık bundan bahsediyor. Rusya ve ABD ikiliğine dayalı iki kutup veya ABD egemenliğine dayalı tek kutupluluk sona erdi. Şimdi ABD, Rusya Federasyonu, AB, Çin ve Hindistan olarak şekillenen çok kutupluluk var. Dünya artık bu çok kutupluluk etrafında şekillenecek.
Artık büyük bir kutbun parçası olmadan varlığını sürdürmek zor. Bu çok kutupluluk içinde belli bir kutupla beraber olmak gerekir. Bir dönem bölgesel pakt arayışları bu çok kutupluluğa doğru bir gidişi anlatıyordu. Artık belli merkezler etrafında belli kutuplar belirginlik kazanıyor. Bunları medeniyet bölgesi veya ekonomik-siyasi güç bölgeleri olarak da görebiliriz. Ancak temelde ekonomi, siyasal örgütlenme kudreti, yeni ileri teknoloji ve askeri güç olarak yoğunlaşmalar var. Her kutup, bu alanlarda yoğunlaşıyor ve güç oluşturuyor. Dünyada zaten çok fazla devlet var ve çoğu da bağımlı. Her ulus devlet kendi kaderini tayin etme hakkı taşıdığını sanıyor. Oysa "dünya beş güçlü devlet" ile yönetiliyor. Şimdi beş devlet yerine beş kutuplu dünyaya gidiyoruz.
Dünya düzeninin çok kutupluluk döneminde Orta Doğu ne olacak? Arap Baharı ile düşük doğum yapan ve kan revan içinde kalan Orta Doğu hala yeni olmak için savaşlar, çatışmalar ve ittifaklarla boğuşup duruyor. Çok kutupluluk içinde hangi kutba yanaşacak? ABD mi, AB mi? Çin mi? Ya da kendi başına bir kutup olabilecek mi? Asıl can alıcı soru budur.
Ortadoğu, büyük etnik ve mezhebi çatışmalarla İsrail'in müdahaleleri altında geçen bir zamanı yaşıyor. İsrail'in orantısız gücü, akılsız eylemleri ve hiçbir anlaşma tanımayan pratikleri ile Orta Doğu'da istikrarı bozan en büyük neden... Netanyahu ABD ile Orta Doğu'da yeni düzen kurma çabasında.
Orta Doğu'daki çok kutupluluk arayışının birincisi budur. Yani ABD yedeğindeki İsrail düzeni. Trump, bu bağlamda Gazze sahillerine Las Vegas projesini öneriyor. Bir de bütün Filistinleri topraklarından sürmeyi... Netanyahu daha işgalci ve savaşçı bir proje sunuyor. Bunu açıkça söylüyor. Gizleme gereğini duymuyor. Siyonizm'in gücünün doruğunda olduğunu düşünüyor. Zamanın geldiğine inanıyor. Pervasızlığı bundan. İsrail, Ortadoğu düzenini Netanyahu –Trump ikilisiyle uygulamaya başladı bile. Golan Tepeleri 1974 yılından beri askerden arınık. Ancak şimdi oraya asker taşımaya başladı. Hatta Suriye'nin şehirlerinden de Suriyeli askerlerin çekilmesi gerektiğini söylüyor. İsrail, Suriye ve Lübnan'ı eş zamanlı olarak sınırlarıyla oynuyor. Operasyonlar düzenliyor. Son operasyon İran'a saldırılarla üst düzey vardı. İsrail Genelkurmay Başkanı da uzun süredir bu savaşlara hazırlandıklarını ve bunun daha devam edebileceğini açıkça söylüyor. Ancak İran'ın karşılık vermesi ile İsrail düzeni ciddi bir tepki aldı. İsrail halkı perişan durumda.
Çok kutuplu dünya oluşurken, Orta Doğu ABD-İsrail kutbu altında mı yaşayacak? Onun nüfuz, işgal ve barbarlıklarının gölgesi altında mı kalacak? Ya da kendisi ayrı bir kutup mu olacak? Mesele budur artık. Türkiye, bölgesel merkezi otoritenin liderliği için önemli bir potansiyel. Bütün Arap devletleri, İsrail'in İran'a saldırıları karşısında ölüm sessizliğine bürünürken sadece Türkiye en sert tepkileri veriyor. Oysa Suriye'de, Filistin'de ve Lübnan'da bombalar en fazla Arapları katlediyor. Post-Osmanlı sonrası İsrail en büyük saldırıları Arap ülkelerine karşı yaptı. Aynı şeyin tekrar olmayacağının hiçbir garantisi yok.
İsrail Siyonizm'inin bölgesel hegemonya kurma savaşlarına karşı tek çözüm var. O da Orta Doğu kutbunu meydana getirmek.