Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Vahdettin İNCE
Vahdettin İNCE
vahdettin.ince@star.com.tr
Yazarın Sayfası
Dinle

Hût

Hût

05 Mayıs 2025 Pazartesi

Arapça bir kelime olarak büyük balık, balina anlamına gelir. Bazen belgesellerde izlerim. Okyanusun dibinde tek başlarına büyük bir balık kolonisinin, fokların, penguenlerin arasına dalıp onları tarumar ederler. Çil yavrusu gibi dağıtırlar. Denizlerin kabadayıları köpekbalıkları bile onlardan çekinirler. Onları gördükleri yerde "neme lazım" diye yollarını değiştirirler. Bu kelime, Kürtçede de kullanılır. Cesur, gözü pek, gözünü daldan budaktan sakınmayan kimse anlamında. Aşiret ortamında böyle kimselere büyük hayranlık duyulur. Her aşiret, safları arasındaki "Hut"larıyla övünür. Bunlar adına yazılmış destanlar, yakılmış ağıtlar var. Aşiretler arasında kavga gürültü eksik olmaz nitekim ve herkes böyle Hût'lara ihtiyaç duyar. Dünya sisteminin azgınlarının silahsız, savunmasız, kimsesiz Gazze'de yaptıkları gibi bazen on kişi, yirmi kişi düşman aşirete mensup bir kişiyi bir yerde yalnız yakaladıkları, savunacak kimsesi de olmadığı için öldüresiye dövdükleri, hatta öldürdükleri olabiliyor. Bu saldırganlar da şirret, belalı kimseler oldukları için olaya bizzat şahit olan hiç kimse müdahale etmeye cesaret edemez. Dünya sisteminin azgın çetelerinin şirretinden korktukları için Gazze'deki linçi elleri bağlı seyreden İslam ve Arap ülkeleri gibi. İşte böylesine kritik bir anda bir bakarsınız, bir yiğit tek başına kalabalık saldırgan grubun arasına dalar ve onları tarumar eder. Veysel Karanî'nin hemşerileri Hûsîlerin yaptığı gibi. Kürtler "Hût" ismini bu gibi yiğitler için kullanırlar. Bunun Türkçedeki en güzel karşılığı bana göre "mangal yürekli adam" ifadesidir. Hût ile Hûsî arasındaki isim benzerliğinden midir, yoksa yaptıkları fiillerin mangal gibi yüreğe sahip olmayı gerektirmesinden midir, ne zaman Yemen'in çıplak ayaklı "Hûsî"lerinin dünya düzeninin dengelerini alt üst eden eylemlerini duysam işte bu "Hût" kelimesi aklıma gelir. Kendi aşiretine mensup bir yiğidin, düşman tarafın onlu yirmili çetesinin arasına dalıp onları tarumar etmesi karşısında böbürlenerek "heyt benim Hût'um" demesi gibi bağırmak gelir içimden. Önceki gün de öyle bir duyguya kapıldım, Ben Gurion hava alanına isabet eden Hûsî füzesinin sadmesini yüzüne yemiş gibi afallayan Netenyahu'nun allak bullak sıfatını izlerken.

Hûsîler coğrafi anlamda da "Hût" ismini hak ediyorlar. Çünkü Hint okyanusu, Basra körfezi, Kızıldeniz ve Aden körfezi gibi stratejik yerleri kontrol eden bir konumları var. Adı geçen denizler onlardan soruluyor. Saydığım denizler onların "Hût" gibi cevelan ettikleri yerler. Nice Amerikan gemisi kıçından yediği Hûsî tekmesinden sonra, üssüne zar zor ulaşabildi. Şu anda Siyonist rejimin deniz ulaşımını aksatmış, can damarını kesmiş bulunuyorlar. Önceki günkü Ben Gurion Havaalanına gerçekleştirdikleri saldırı ve saldırıdan sonra bütün dünyaya, İsrail'e sefer düzenlemeyin diye yaptıkları çağrı, İsrail'in hava ulaşımının da ciddi bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. Veysel Karanî'nin çıplak ayaklı "Hût"ları ciddidirler ve Batı sistemini ve Siyonist çeteyi barışa, Gazze'ye yönelik saldırıları durdurmaya zorlayabilirler. Bu açıdan bir tür Ebu Basir devrimini gerçekleştirmiş oluyorlar.

Ebu Basir, Peygamberimiz ile Mekkeli müşrikler arasında imzalanan Hudeybiye anlaşmasından sonra Müslüman olup Medine'ye kaçmıştı. Anlaşmanın maddelerine göre, Mekkelilerden biri Müslüman olup Medine'ye gidecek olsa Mekkelilere geri verilecekti. Peygamberimiz, anlaşmaya uyarak Ebu Basir'i onu almaya gelen müşriklere teslim eder. Ebu Basir yolda bir fırsatını bularak onların elinden kurtulur ve Kızıldeniz sahillerine yerleşir. O günden sonra müşriklerden kaçan ama anlaşma gereği Mekkelilere geri verilmeleri gereken bütün genç Müslümanlar Ebu Basir'e katılırlar. Bu gençler, Kureyşin bütün kervan yollarını keserler ve gerçekleştirdikleri gerilla saldırılarıyla müşrikleri nefessiz bırakırlar. Sonunda müşrikler Hudeybiye'nin ilgili maddesinin değiştirilmesi için Peygamberimize yalvarmak zorunda kalırlar.

Allah hikmet sahibidir. Kızıldeniz'in sahillerini dünya emperyalizmine dar eden çağdaş Ebu Basirler mesabesindeki Hûsiler, Gazzelileri boğmaya çalışan Siyonist çetelere diz çöktürecek gibiler.

Bana "ama mezhepleri, ama şu bu" demeyin. Böyle düşünüyorsanız eğer, gözünüzün önüne simsiyah bir perde çekin de rencide olmasın ziyadan.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.