Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Mustafa SABRİ BEŞER
Mustafa SABRİ BEŞER
mustafa.beser@star.com.tr
Yazarın Sayfası
Dinle

Müslümanlar ve Kürtler şaşkın! Res Publica halkın işi de Cumhuriyet kimin işi?

Müslümanlar ve Kürtler şaşkın! Res Publica halkın işi de Cumhuriyet kimin işi?

28 Ekim 2025 Salı

Cumhuriyet... Adı ballı börek, tadı saman.

Kâğıt üstünde halkın iradesi. Şûrâ gibi, res publica gibi... Kulağa nefes gibi geliyor.

Ah ne hoş bir vaat!

Ama iş Türkiye'ye geldiğinde bu tatlı vaat, acı bir gerçeğe dönüştü!

Halkı hizaya sokmak isteyen bir avuç jakobenin sopası oldu.

Cumhuriyet, halkın nefesi değil, sosyolojimizin çatısını çökerterek, dilimizi iğdiş ederek, dinimizi mühendislik tezgâhına yatırarak, kardeşliğimizi ifsat ederek şekil verdiği bir dayatma oldu.

SOSYOLOJİMİZİ CUMHURİYETÇİLER BOZDU

Tevhid-i Tedrisat adıyla hafızamız parçalandı.

Halkevleri'nde yeni bir insan prototipi çizildi.

Köy Enstitüleri'nde kadim aile yapımızın yerine ideolojik birey yetiştirildi.

Sosyal mühendislik, bir milletin kendi ruhunu, bağını budadı.

DİNİMİZİ CUMHURİYETÇİLER ŞEKİLLENDİRDİ

Hilâfeti kaldırdılar, tekkeleri kapattılar, Müslümanı sürgün ettiler.

Diyaneti kurarak dini memurlaştırdılar.

Ezanı tercüme ederek gök kubbeye yükselen çağrıyı zorla değiştirdiler.

"İrtica" damgasını üreterek Müslümanım diyen herkesi suçlu yaptılar.

Müslüman'a, "imanın fazla görünür, biraz azaltalım" dediler.

DİLİMİZ CUMHURİYETÇİLER TARAFINDAN İĞDİŞ EDİLDİ

Teoman Duralı'nın dediği gibi: "Bir milleti millet yapan üç temel vardır: Dil, din, tarih. Bunlardan biri zedelenirse milletin belleği parçalanır. Dilimiz kesildi, belleğimiz çürüdü. Dilini kaybeden, aslında düşünme melekesini kaybeder."

Cumhuriyet, Harf İnkılâbı'yla bizi kendi hafızamızdan kopardı.

Kütüphanelerimiz yetim kaldı.

Dilimiz Siyonizm'in arzuladığı "inkılâp" adına budandı, kelimelerimiz köksüzleşti, belleğimiz çoraklaştı.

Cemil Meriç, Cumhuriyet'in bu dil tahribatını şöyle anlatır: "Kendi mazisinden koparılmış, kendi ruh köklerinden sürülmüş bir nesil... Harf devrimiyle kültürümüzü mezara gömdüler. Tanzimat'tan beri bir imparatorluğun mirasını yağmalayan bu zihniyet, Cumhuriyet'te de devam etti. Cumhuriyet bir dogma yarattı. Kendi kutsalını inşa etti. Kendi muhalifini küfre mahkûm etti. Bizim gerçek inkılâbımız, kendi hafızamıza dönmektir."

KARDEŞLİĞİMİZİ CUMHURİYETÇİLER PARÇALADI

Necip Fazıl'ın kelâmıyla: "Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın."

Cumhuriyet de öyle oldu. Bizim düşmanımızın ifadesi, bize yöneltilmiş kırbacın hızı...

Çoğulculuk vadettiler, üç yıl dayanmadı.

Şeyh Said'i Müslümanları doğru yönlendirdiği için katlettiler, bütün bir coğrafyayı kelepçelediler.

"İsyan bastırılmıştır, eşkıyaya hadd-i şer'i bildirilmiştir" diye gazete sütunlarını süslediler.

Ama eşkıya dedikleri, namazında niyazında bir kavmin kimlik talebiydi.

Sonra Dersim... Haritaya düşen bombalar, köylerin üzerine yağdı.

Bir Kürt çocuğunun hafızasında Cumhuriyet, annesinin ağıtında saklı kaldı.

Kürt'e, "dilin fazla çıkıntı, biraz törpüleyelim" dediler.

Cumhuriyetçiler bu toprakların kadim medeniyetini görmezden geldiler.

Oysa Bilâd-i Selâse, İstanbul'un üç beldesi (Üsküdar, Eyüp, Galata), asırlarca medeniyetin kalbi oldu.

Bir çiftçi tarlasında Fuzulî'nin beytini mırıldanır, bir kadın çocuğunu uyuturken Bâkî'nin mısraını söylerdi.

Bizim medeniyetimiz, irfanla/kültürle nefes alan bir sosyoloji idi.

CUMHURİYET BİZE NE VERDİ?

Yasaklanmış diller, mühürlenmiş tekkeler...

Necip Fazıl'ın haykırışı işte burada yankılanır: "Batı, tefessüh etmiş bir bataktır; bizim medeniyetimizse felsefîleşmiş bir ırmaktır."

Cumhuriyet, bizi o ırmaktan koparıp batak suyuna alıştırdı.

İşin özü sevgili okur, Cumhuriyet bizde hep bir vitrin oldu.

Gazetesiyle saldırdı, partisiyle saldırdı, sahnesiyle saldırdı.

Cumhuriyet gazetesi tek parti şapkasını cilalama derneği oldu.

Cumhuriyet Partisi milletin diliyle değil, o günkü devletin nutuklarıyla konuşur oldu.

Müslümanın hafızasında Cumhuriyet, tercüme ezan, mühürlü cami, sürülmüş derviş.

Kürt'ün hafızasında Cumhuriyet, boşaltılmış köy, yasaklanmış lisan, katledilmiş Said, Dersim'in ateş topu.

Cumhuriyet bizde hiçbir zaman şûrâ olmadı.

Rızaya yaslanmadı.

Adalet getirmedi.

Bir zümrenin mühendislik projesi oldu.

Gazetede, partide, tiyatroda, sahnede...

O yüzden sevilmedi.

O yüzden hâlâ yara.

Eğer bir gün Cumhuriyet, şûrânın işlediği, rızanın üretildiği, kardeşliğin inşa edildiği, din ile dilin güven doğurduğu bir nefese dönerse...

O vakit halk da onunla barışır.

O vakit Cumhuriyet, bir tabela değil, bir "ihram" olur.

Örtünür, temizlenir...

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.