Köşe Yazarları ve Köşe Yazıları

Vahdettin İNCE
Vahdettin İNCE
vahdettin.ince@star.com.tr
Yazarın Sayfası
Dinle

Tarihin akışı tabiî mecrasını bulmuştur ve bu akış burada durmayacaktır

Tarihin akışı tabiî mecrasını bulmuştur ve bu akış burada durmayacaktır

10 Mayıs 2025 Cumartesi

Allah selamet versin, tanıdığım Cezayirli bir entelektüel vardı. Raşid b. İsa. Müthiş bir birikime, engin bir tecrübeye sahipti. Feleğin çemberinden geçmiş biriydi. Fransızlara karşı verdikleri kurtuluş savaşını, ondan sonra gelen yerli yönetimleri, bu yerli yönetimlerin yaşattıkları hayal kırıklıklarını, Fransızları aratmayan baskılarını görüp geçirmişti. Hayatı tam bir arayış içinde geçmişti denebilir. Arap milliyetçiliği, Nasırcılık, batıcı sol-sosyalist fikirler ve neticesinde Paris'te sürgün hayatı... Hep bu arayışın konaklarıydı. İran İslam devrimi olunca batıdaki arayışlarının neticesiz olduğunu fark etmiş, bir umut, İran devrimini desteklemiş ve Ali Şeriati gibi devrimci entelektüellerin eserlerini okumakla arayışını sürdürmüştü. İran tecrübesinde aradığını bulamamış olacaktı ki son on beş yılda Türkiye'yi mesken tutmuştu. Sık sık gelir ve uzun süre kalırdı. Kendisini İslam kütüphanesinde tanıdım ve derin sohbetlerinin müdavimi oldum. Türkiye'deki yirmi küsur yıllık değişime büyük önem atfediyordu. Aradığını bulma hususunda büyük bir umut yeşermişti içinde. Yaşı da epey ilerlemişti. Bir hemşerisinden, hala hayatta olduğunu öğrendim geçenlerde. Son günlerini Cezayir'de geçiriyormuş. Allah afiyet versin, mağribin bu zihni cevval evladına. Umarım arayışı, en azından düşünce bazında son bulmuştur.

Yıllar önce, TRT Arabî'nin açılışını seyrediyordum ekranlarda. Uzatılan mikrofona duygularını anlatan üstadı görünce ne diyecek diye merak ettim. "Bugün Türkiye'nin kendi tarihine döndüğü gündür" anlamında bir söz söyledi. Açılan bir kanaldı hepi topu, bu kanala bu kadar derin anlamlar yüklemek doğru muydu, diye düşünebilirsiniz. Ben de öyle düşündüm ilk etapta. Fakat üstadın ülkeler, meşakkatli tecrübeler, karşıt ideolojiler, birbirine zıt konaklar arasında geçen yolculuğunu, sancılı arayışını düşününce kendisine hak verdim. Büyük dönüşümlerin, bu tür küçük adımlarla başladığını bilecek derinliği var, demiştim.

Özellikle bu topraklar. Anadolu ve Mezopotamya, küçük adımların yol açtığı büyük değişim ve dönüşümlerin arenasıdır. Tarih bunun tanığıdır. Merhum Mehmed Niyazi Özdemir'den duymuştum. Anadolu'nun tarihsel ve sosyolojik karakteri ani değişimlere uygun değildir, diye. Tarihin, birinci cihan harbinden sonraki şartlarına benzer hercümerç anlarında ani ve şok edici değişimler olsa da Anadolu halkı, rövanşını, küçük adımlarla, nakış nakış örerek alır, demişti. Cihan harbinden sonra üstyapının tamamen batıcı, bu toprakların ruh köküyle bağdaşmaz şekillenmesi karşısında halkın tutumu tam da bunun göstergesiydi. Önce muhtarlardan, sonra nahiyelerden, sonra belediyelerden, sonra parlamentodan ve derken başbakanlıktan ve en son Cumhurbaşkanlığından oluşan sabırla örülmüş değişim sürecini gerçekleştirdi bu halk, diye de eklemişti.

Önceki Cuma günü, PKK'nın kongresini topladığı ve fesih kararını alıp silah bıraktığını ilan ettiği haberi düştü gündeme. Üstad Raşid b. İsa'nın "Bugün Türkiye'nin kendi tarihine döndüğü gündür" sözünü hatırladım. Bir de Mehmed Niyazi merhumun gözlemini.

Şu kadarı var ki, Kürtlerin ve Türklerin aynı hedef etrafında buluşması, Anadolu açısından uzun ve sabırla işlenmiş bir nakış olsa da düşmanlar, emperyalistler, bu iki halkın çatışmasından iktidar devşirenler açısından her zaman şok edici bir etkisi olmuştur. Tuğrul Bey zamanındaki, Malazgirt sürecindeki, Çaldıran günlerindeki ve en son Kurtuluş savaşı zamanlarındaki buluşma bunun en somut örnekleridir. Kemalizmin parantezinden kurtulmakla taçlandırılacak bu buluşma, Kürt'üyle, Türküyle, bütün anasır-ı İslamı ile Türkiye'nin kendi tarihi mecrasına dönmesi anlamına gelecektir. Yüz yıldır yerini yadırgadığı her halinden belli olan Türkiye'nin tarihsel akışı nihayet mecrasını bulmuştur ve bu akış burada durmayacaktır, diyebiliriz. Hayırlı olsun.

Suriye'nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık'tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii'nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.

Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.